28.03.2012

karadeniz gibi

Karadeniz türküleri kadar içten
Karadeniz kadar ak
Yağmurları gibi sağanak
Dünyalar yansın dursun
Bizdeki sevda 
Ekmek gibi, kalp gibi sıcak..
Su gibi berrak
Yazdığım rüyalar
Kurduğum hülyalar
Sapsarı, sımsıcak..

13.03.2012

yeniden / hiç olmamış gibi

Uzaklık ve yakınlık kavramlarının
Aşkın yanına bile yaklaşamadını farkettiğim
Ve her nedense
Birkaç duble içkiyle idrak edebildiğim
Yalın, saf ve gerçek dünyaya ait olan
Binlerce duygudan en güzeli olduğunu
Anladığım zamanların ilkiydi.
Ben bu kadar uzun cümleler kurmadan
Bu kadar alengirli yazmadan
Bu kadar hissetmeden biraz zaman önceydi.
Radyodan şarkı dinlemezdim sık sık,
Ama bir an vahiy gelmiş gibi
Elimde bir şişe şarapla
Ya da bira da olabilir
En kolay bahanedir değil mi
Sarhoştum hatırlamıyorum,
Neyse konu o değil
Ne diyordum
Elimde bir şişe içkiyle
Radyoyu açtığım saniyede
Şimşek gibi çaktı şarkı
Bütün notaları ve ritmiyle..
Yaşadığımı hissettiğimi pek anlamayan adamdım
Yılmaz Erdoğan şiirleri gibi
Her cümleye "ve" ile başlar
Ve kolay kolay sonlandıramazdım.
Ve bu ilk kez oluyordu
İlk kez çalan şarkı
İçimde dalgalardan kurtulmuş
Ve kendini bir limana atmış
Tayfası olmayan, kaptanı olmayan
Tek tabanca çırpınan takamın
Jenerik müziğini oluşturuyordu.
Heyecan, serserilik ve kısmi delilik
Hiç olmadığı kadar yakın duygular oluvermişti.
Belki ilkti, belki tekti.
Dedim ya sarhoştum
Bahanem hazırdı
Oysa yalandı, bahanem yoktu
Korkütük aşıktım
Ve bahanelere ihtiyacım bile yoktu.
Mutluluğun sonlanmadığı dünyamda
Cümlelerin hiç şansı yoktu.
Ben yazdıkça yazasım
Konuştukça konuşasım geldi.
Ve ilkbahar, ilk kez bu kadar güzeldi.
Ve "ve" ile başlayan cümleler
Hiç olamadığı kadar içtendi..

Benim adım attığım her nokta,
Her nefes
Sen kokuyordu artık..
Bitmesini asla istemeyeceğim bi his,
Ve artık biliyordum ki
Yaşamak sırası bizde..

12.03.2012

mıknatıs


beni içimden tutup
içine savuruyorsun...

saçını attığın gibi
sağ yanından sol tarafa

ve kafanı kaldırıp
kalabalığın arasından
gözlerinle usulca
beni bulduğunda...


8.03.2012

aşk-0

Kendi yazdıklarını okumak istemeyince anlıyorsun bir şeylerin yolunda gitmeye başladığını çocuk. Artık eski, kırık, umutsuz bir anı aklına dahi gelmediğinde, o şarkıların hiçbiri artık başka diyarlara sürüklemediğinde seni fark ediyorsun, yeni bir aşkı. Suratında önleyemediğin ve önlemek istemediğin şapşalca bir sırıtma ve kalbinde komşuları rahatsız edecek şekilde bir gürültü var.

Bölüştükçe büyüyen nadir şeylerden olan sevgi var, ve sen onu paramparça ediyorsun, her parçalanan daha da büyüyor. Eninde sonunda o bütün kocaman sevgi parçaları aynı noktada birleşiyor. Enikonu aşk deme çocuk, belki de değildir, bilemiyorum. Beyin kalbi tercüme etmeye çalışıyor mütemadiyen, ama kalp beynin hiç bilmediği yeni bir dilden konuşuyor. Kan, damarlara hunharca pompalanıyor ve mutluluk hormonları benliği sarıyor.

Kötü alışkanlıklar artık sana hakikaten kötü geliyor. Bırakıyorsun çat diye içkiyi dumanı. Canın istemiyor ki. Hep derdinde, kötü anında sarılmışsın onlara, artık kötü anın da olsa sarılacak daha güzel bir şey var seninle. Aynı yolda yürüdüğün, aynı yere baktığın, aynı hayalleri kurduğun biri.. Ona baktıkça geleceğe baktığını görüyorum. Huzura baktığını, ve çocuk sana itiraf edeyim, ben senin bu bakışlarını hiç bilmiyorum..