30.08.2010

son nefes sızısı

Sızısı temmuzdan başlayan bir acıyla düşersin aklıma

Senelik ölümümün gerisayımının başlangıcında

13’ünden 13’üne 3 ay boyunca.


Bir sigara dumanı

ağıtı bu.


bir parka toprağın odamdaki

hareketlenir her sene doğumumda,

ölümünle durur

ölümüm olur.


Ben her sene 3 ay yaşarım

Doğumumdan ölümüne.


hani…

sessizlilte

bir nefesle

çıtır çıtır yanar ya sigaranın kağıdı,

o misal yanarım.

3 ay her gece

ve her gündüz

ve bir de her saniye.


aklımda tek kelime

özlediğim.

Havaya değil

ama

sana söylemeli bir kelime,

dünyadaki en güzel hecelerle…


yerçekimli bir dünyada

ayakları yere basmayan,

uzaydan daha geniş,

havadan daha saydam

bir sevgiyle

ve melodik bir sevgiyle hem de

ve çok

ve uçsuz

hem de bucaksız

çığlık çığlığa

ama nefessiz bir çığlıkla

karanlığına daldığım

gecenin koynunda

sabahlara kadar sevdim seni.


4 yıl evveldi

Öldün.

Son dokunduğum sana

ve

son aldığım nefes de

aynı zamana denk gelir.


Bilir misin

4 yıldır tutuyorum nefesimi.

bırakınca

sana düşeceğim.


ben 3 ay gözyaşlarımla

susuz kalırım her sene

kuruluktan çatlamış dudaklarımda

tek nefes,

birleşik bir kelime…


babanne.




her aşk bir azrail eksi bir ölüm

binlerce heceye bölünmüş
aşk...
milyonlarca kere
üç harften
ise de
olmak kolay değil.
ölmek ise hiç.

ölüm hep dillerde,
sanarlar ki iki hece
ama
bilinmez ki
üç hecedir Azrail
ölümden bir adım öte...

aşk,
azrail ile
gizli ilişkide.

günlerden ölüm,
azrail'den
bir gün önce...

saat ise
aşk'ı
keder geçe.

bulut açan

orada gök
gürlese de
kalbinde açan
benim!

kapalı havalarda
bile
bulutların üstü
hep güneş!

25.08.2010

yeni mavi

geçtiğin yolların uzunluğuyla ölçeceksin yaşını
yıllandıkça yaşlanmazsın çünkü
yoruldukça adam olursun.
yürüdükçe görürsün gerçeği, yalanı.
derman kalmayınca öğrenirsin çaresizliği,
gözünden yaş kendiliğinden akınca anlarsın ağlamayı.

durmayacaksın asla.
asla hız kesmeyeceksin.
sonu hep aynı olacak diye
olduğun yerde beklemeyeceksin.
kabul etmeyeceksin sessizliği
gürültünün alasını çıkartacaksın.
isyan edeceksin önce kendine, sonra herkese...

bildiklerini tekrar etmek yerine
hiç bir fikrinin olmadığı şeyleri yapacaksın.
yanacaksın ki öğreneceksin acıyı.
ilk önce gözlerinde göreceksin kırmızıyı.
sonra damarlarından çıkan kanda.
ilk önce yüreğin bağlayacak karayı.
sonra heyula gibi çökecek gece üstüne.
hiçbir ışık, hiçbir çıkış olmadığında
hissederek öğreneceksin siyahlığı...
bir gün uyanacaksın umutsuzluğa
en çıkılmaz, en dayanılmaz bir anda
göreceksin iki çift gözü
hiç gitmediğin okyanuslar
hep yaşamak istediğinin yerler
o iki çift gözde canlanacak.
hani demin öğrendiğin siyah var ya
o anda unutacaksın rengini.
çünkü artık maviyi öğreneceksin..
iki çift mavi gelecek aklına,
masmavi kaybolacaksın
bilinmeyen ülkenin bilinmeyen sokaklarında.

17.08.2010

aşk ve yara

aşk yaradan da ağır mı diye düşündük önce
koyduk kantara
bir yana aşk, bir yana yara.
önce aşk kaldırdı bütün acıları en yukarıya.
ağırlaşmaya başladı yara,
dengeye geldi yavaş yavaş aşkla.
sonra ne olduysa oldu
yara düştü dibe ağırlıktan.
işte tam o sırada
koptu bir parça
yapıştı aşkın dudaklarına...
yükseldi gitti aşk doruklara
yanında bir ufak yara.
yaranın büyüğü ise
bir süre kaldı en ulaşılmazda
sonra gitti en akla gelmeyecek zamana.

11.08.2010

öyle ya da böyle

öyle ya da böyle
bulacağım seni aynı yerde
ne olursa olsun
sen ne söylersen söyle
öyle ya da böyle
söküp alacağım seni
istesen de istemesen de
bugün, ya da yarın
ya da bir gün
saracağım seni kollarıma
sımsıkı tutacağım hiç bırakmayacakmış gibi

öyle ya da böyle
şimdi ya da sonra
elbet bir gün
soracağım sana seni
gelme demeyeceksin