21.01.2010

sıfırdan sonsuza...


sıfırdan sonsuza..
sınırlardan, diyarlardan
uçsuza, bucaksıza..

diplerden doruğa
atmaca misali fırlamak
buzluktan, korluğa..

kenetlenmek sevdaya
direnmek belaya
açılmak tekrar deryaya...

sıfırdan sonsuza
gidilemeyecek, görülemeyecek
olamayacak kadar en uzağa..

19.01.2010

kurtulamayış

Gün batımı İstanbul'da, şehrimde..
Kaybolurken aydınlığın karanlığa doğru giden renginde
Uzun uzun düşünerek bakmak gerekir bazen boşluğun kalbine..
Düşünerek boğulursun boğazın sularında.
Sarhoş bir balıkçı kurtarır seni belki;
Gecenin bir yarısında, dertlerinin tam ortasında
Yalnızlığının hat safhasında...
Ve vazgeçmeden, her defasında.

10.01.2010

nasıl bir insansın sen cogen?

Sustukça üstüne gelen, kendini tuttukça daha da sıkıştıran bir hikaye var karşımda. Öyle zor ayakta kalıyorum ki; hayat bana karşı bütün büyük kozlarını teker teker ortaya koyuyor, ben ise dev dalgalarda ayakta durmaya çalışan, tek amacı tuttuğu bir tane balığı bir duble rakıya katık etmek isteyen küçük bir adam olarak küçük bir kayıkta alabora olmamaya çalışıyorum işte.

Aslında her şey o kadar basit olabilir ki bir anda… Oltayı atarsın, balık gelir. Rüzgar öyle bir senden yana eser ki, gitmek istediğin yere yatarak gidersin. Ne kimseyi üzmek gerekir bazen, ne kimseyi acıtmak. Öyle güzel sürüklenirsin ki nerede biteceği belli olmayan denizde; hep en güzeliyle, hep en mutlusuyla karşılaşırsın. İşte zaten bu basitliği bildiğim için katlanılmaz oluyor her şey aslında.

Öyle bir durumdayım ki, rüzgar beni fırtınanın dibine itiyor. Beni tutsun diye sarıldığım kaya yerinden çıkıyor ve bir daha mutlu olduğu yere dönemiyor. Elimdeki misina canını acıtmak istemediğim ne varsa ona saplanıyor. Herkesin hayatı yerinden oynuyor, herkes öncekinden daha huzursuz oluyor ve en çaresiz bırakan şey de, hiçbir şey beni fırtınanın göbeğine giden yolda durduramıyor.

Ne yapmalı diye düşünüyorum. Hayatımın en ağır mahkemesine çıkıyorum. Öyle bir suçlanıyorum ki; en mutlu anımda bile, o rüzgarın benimle estiği zamanda bile aslında mutlu olmadığımı söylüyorlar bana. Ben aslında o zamandan beri kötüymüşüm. Ben aslında o zamandan beri yalancıymışım…

Çok hata yaptım, çok kez yanlış yola saptım. Ama ne zaman yaptığım hataların farkına vardım, geri dönmeye çalıştım. Ancak geri dönünce, dönmeye çalışınca daha büyük suçlamalarla karşılaştım. Şimdi öyle bir hal aldım ki, her an kendime soruyorum. Her an kendimle hesaplaşıyorum. Ben herkesi kandırdım, şimdi sıra bende mi? Hala mı yalan söylüyorum ya, hala mı samimiyetsizim?

Ve işin en garibi ne biliyor musunuz? Beni bu hesaplaşmalarla yüz yüze bırakan insan bu yazdıklarımın hiçbirini önemsemiyor. Benim gözümde değersiz olduğuna inandırmış kendini. O yüzden benim böyle içim acıyor ya zaten değil mi? Sen o kadar öylesine bir insansın ki, ben o kadar profesyonel bir şerefsizim ki, şu an kendimi bile yalandan üzüyorum işte…

Boşuna buraların adını “faydası yok” koymadık. Bunları yazdım, bana bir faydası yok. Bunları belki okuması gerekenler okur, ama zaten inanmayacakları için onlara da bir faydası yok. Siz diğer buraya bir kaza sonucu denk gelmiş insanlar, size de bir faydası yok.

Peki o zaman niye yazdım? Çünkü sussam gönül razı değil, konuşsam faydası yok.

verdad

uyumak,
uyuyabilmek doyasıya
huzurluca ve kimseyi duymadan..
gözlerini hiç açmayacakmış gibi uyumak..

bütün gece senin yanında olmak,
sadece koklamak, başını omzuna dayamak..
dünyadan soyutlanmak ve sarılmak
bir daha hiç bırakmayacakmış gibi sarılmak..

içmek,
şişelerin sonundan el sallamak
naralar atıp
sevdaların gelmişine geçmişine sallamak,
bir daha hiç ayılmayacakmış gibi sarhoş olmak...

yapamadığım her şeyde sen varsın,
tamamlayamadığım tüm parçalar sende..
ışığın sadece anahtar deliğinden geldiği;
onun da sadece yere düşmüş,
gözlerimden akmış kanları aydınlatabildiği
zavallı yalnızlığımdan yazıyorum sana işte..

yalnızlık yoğun olur mu deme,
oluyor,
ve çevremde insanlar arttıkça
yalnızlık daha da yoğunlaşıyor...

okumayacaksın, anlayamayacaksın..
beni kurtarma şansın vardı ancak,
kurtaramayacaksın.

2.01.2010

00'ların sonu 10'ların başında adam olmaya çalışmak...

Yılların 2000 diye başlamasından mütevellit olsa gerek, kimse bir 10 yıllık periyodun bittiğinden ya haberdar değil, ya da benim kadar kimsenin umrunda değil. Gerçi 70'ler, 80'ler diye diye ortalıkta dolanan bir sürü insan varken 00'lar çağının geçip gittiğini önemsemiyor olmak mantıksız; olsa olsa durumun farkında olmamaktır... Bakalım üstünden yıllar geçince belki anlayacağız bu 10 yılı geride bıraktığımızı.

Peki kişisel olarak bakarsak, neler geçti bu 10 senelik periyotta şöyle bir göz atalım... Ortaokuldan ve liseden mezun olduk, başka ülkede yaşadık, tekrar yurda döndük üniversiteye başladık ve hala okumaktayız.

Amma velakin duygusal olarak bakarsak karmakarışık bir halde geçti bu yıllar. Öncelikle çocuk girdiğimiz yollardan adam olarak çıkmaya çalışıyoruz. Adam olma yolunda katettiğimiz mesafe çok fazla. Özellikle şu son yılda yaşadıklarımı 10 senede yaşasam belki anca hazmedebilirdim. Hızlandırılmış bir dibe çöküş yaşadım ve işin kötüsü hala yere çarpmadım. Yere çarpmış olsam belki, bir şekilde hasar tespiti yapıp tekrar o güzel günlere dönüşümün ihtimalleri üzerinde durabilirim ancak şu durumda hala yere çakılma evresindeyim. Hal böyle olunca beklemekten başka çaremiz yok. Düşmek biraz daha az acıtsın diye dal aramaktayız.

Neticesinde bir seneden çok, bir dönem geride kaldı. Artık bu periyotun nasıl başladığını biliyoruz, bütün mesele nasıl biteceğinde.

Her ne kadar umutsuz olmak için milyonlarca neden varsa ve iyi giden herhangi bir şey yoksa; yine de insan olmanın salaklığı sayesinde hala gülüp eğlenebiliyoruz. Ve belki de bu salaklık sayesinde tekrar o güzel günleri yakalayacağız.

Herkese umut diliyorum.

geçen yıl

Kırık dökük

Ve

Yorgun ruhların kahvesi burası.

Yüklerin sırtımızı ezdiği,

Geriye bakakaldığımız

Nokta…

Pişmanlıkların,

Yorgunlukların,

Umutsuzlukların,vazgeçmelerin evi burası.

Gücümüzün tükendiği,

Elimizin gitmediği,

Vücudumuzun bize başkaldırdığı zamanda

Korkuyla saklandığımız yer

Burası…

Kaçmaların

Başarısızlıkların

Hüzünlerin yüzyılından

Bir kayıp parça burası,

Aranmayan…

Müziğin,

Kalemin

Ve kelamın bittiği yer burası.

Korktuğumuz geçen yıl burası,

Önümüzdeki yıl ise

Tıpkı geçen yılki gibi

Umutla dolu…

Bu kısır döngülerde

Kaybolurken

Inandığımız yalanlar metaforu.