28.02.2014

En Güzel Abi

Abi'm... 

En güzel Abi'm... 

Ağabey değil ama, abi; sende ağalık olmaz, olsa alası olur da senin ağalıkta beylikte gözün olmaz. Diyorum ya, güzel Abi'msin. 

Seninle özellikle iki şey çok güzel yapılır. 

Öncelikle seninle çok güzel rakı içilir güzel Abi'm. Sakalların gibi beyaza çalan anasonu, bıyıklarının arkasına saklamaya tenezzül etmediğin gülümsemeni meze ederek; bir de hayatın her saniyesine okkalı bir siktir çekerek yuvarlarsın. Bir de seninle rakı içmenin yeri yoktur be Abi'm. Seninle her an her yerde rakı içilir. 

Seninle canın çekse de çekmese de rakı içilir be Abi; ama prensiplisin bira içmezsin mesela. Ama ben nerede olursak olalım bira içeyim dediğimde durur beni beklersin içene kadar. Ne kadar uzun sürerse sürsün "Hadi" demezsin. Eminim seninle rakı içerken çok güzel Ahmet Kaya da dinlenir. Daha hiç dinlemedik ama biliyorum ki dinlenir. Ha sevmesen bile benimle dinlersin be Abi. Öyle bir güzel Abi'sin işte sen. 

10 üzerinden 14 numara adam'sın. 

Bir de özellikle seninle çok güzel adam gömülür... Ama öyle alelade adam değil... Hayatımıza anlam katmış, kopamadığımız, ölse de elini bırakamadığımız, kokusunu unutamadığımız, gülüşünü beynimize kazıdığımız insanlardan bahsediyorum. 

Mezarcı olmamana rağmen mezarcıların en naifi sensin Abi'm. 

Birini kaybettiğimde, ağlarken "Ne ağlıyon oğlum vakti yok bu işin hepimiz ölücez işte lan pezevenk" dersin. Senden başkası söylese sana yemin ederim onu söyleyenin vücudunu tıp öğrencilerinin otopsi dersine hediye ederim. Sen söylersen ama, salya sümük ağlarken bile gülümserim. 

Öyle bir adamsın çünkü sen. Sen güven verirsin. Bak Ekim geçti gönlüm ağrıdı, Mart geldi gönlüm ağrıyor. Her gönlüm ağrıdığında seninle mezar başında duruşumuzu hatırlarım. Herkes gidip de en son ben kaldığımda, beni ağzını açmadan, "hadi" demeden beklediğin, sonra da alıp anasona götürdüğün anları hatırlarım. Gönlüm bir nebze hafifler. 

Seninle her mezara inilir Abi. Seninle her mezar kazılır ve seninle herkesin üzerine toprak atılır. Ölüm, ölenden geriye kalan insanların paylaşabileceği en özel bağlardan biridir; ve bazen en yakınındakiyle bile paylaşılamaz. Öyle gariptir ki aynı şeyi hissetmesen bile bağlayabilir bir ölüm seni bir başka insana. 

Biz seninle 4 ölümle bağlandık. Hepsi de benimdi... Seninkinde ben senin yanında olamadım güzel Abi'm. Ama bilirim ki sitem etmezsin. Ama bundan sonra kim olursa olsun beraber... Sadece benim kayıplarımda değil yani. 

Seninle ölümün üzerinde bağdaş kurulup çilingir sofrasında rakı içilir be Abi. Bunda öte bir bağ olabilir mi iki insan arasında? Senin öyle büyük ki gönlün, o üzerine rakı içtiğimiz ölümün çilingir sofrasında Azrail'e bile bir duble koyarsın. Daha birkaç saat önce canımızı acıtmış, canımızdan parça almış olması önemli değildir senin için... İnsansın çünkü sen; hayatımda gördüğüm en geniş gönüllü adamlardan birisin sen. 

"Bana söz ver, amcamın mezarının üzerinde arada bir bi' 35'lik içeceksin tamam mı? Bir iki duble de onun üzerine dökeceksin, hepsini kendin içmek yok. Gidip içmezsen de na'mertsin!" diyebileceğim tek adam sensin hayatta. Ve bunu dediğimde gerçekten amcamın üzerine de iki duble rakı dökeceğini bilirim. Çünkü sen bana bir şeye tamam dersen yaparsın. Ulan sen ki amcamın tabutunun kenarını açıp oraya sigara sıkıştırmış adamsın. 

Senin  gelenekle, ritüelle işin olmaz. Safsatalara kanmazsın. Sen içinden geldiği gibi davranan bir adamsın. Sen netsin. Eğilip büküldüğünü hiç görmedim senin. Kallavi adamlara en sağlam siktirleri çektiğini bilirim. 

Seninle kaç insan gömdük, hakkını ödeyemem desem "La bebe siktir git ne hakkı oğlum la onlar benim de canımdı." dersin.

Senin yanında ağlanır güzel Abi'm. Hıçkıra hıçkıra ağlanır. Susar bir duble koyar önüme itersin. Gözlerin dolar yer yer. Ağlamazsın ama. Hayata siktir çekmek senin şeklin çünkü. Kocaman gövdene yaraşır kocaman kalbinin en derininden hem de... Bembeyaz saçın sakalın gibi en saf halinde çekersin o siktiri.

Sen yargılamazsın da; beni hiç yargılamadın mesela. Mesela içimden bir ölüm üzerinde rakı içmek gelip de "Şimdi bizimkiler kızar" dediğimde "Siktiret oğlum sen istiyor musun, istiyorsun. O zaman içeceksin" diyen bir adamsın sen. 

Sen benim amcamın kadim dostusun, babamın dostusun, dedemin ve babannemin oğlusun... Hepsinden önemlisi benim dostumsun, en güzel Abi'msin. Seninle rakı olur, seninle ölüm olur. 

Mehmet Abi, Abi'm, güzel Abi'm. 

Seninle elde bir duble yolluk rakı ile ölüme yürünür. 

Var ol!



yorgun




Zaman da uyur bazen
Yorulmamak varolmayışa mahsus...

17.02.2014

Korkmam Sen Varsın


Merhaba,

Öncelikle sözlerime seni sevdiğimi söyleyerek başlamak istiyorum. Bunu zaten biliyor olman lazım. Şiirlerimdeki her hece senken, yazılarıma koyduğum virgüllerin bile kenarlarından sen sallanıyorken anlamaman aptallık olurdu ki aptal insanlarla işim olmaz, bilirsin.

Bu sevginin birçok getirisi olduğu da aşikâr. En asgarisi, seni mutlu ediyor olması; mütevazı olamayacağım hiç...

Götürüleri de vardır belki, götürü olarak nitelersek eğer. Zorlukları da diyebiliriz. Senin seçimin. Götürü çok olumsuz geldi bana ama.

Her zaman sevmek üzerine klasik bir örneğim vardır bilirsin. "Benle olmasa bile mutlu olsun, gerçekten onu sevdiğim için onun mutlu olması daha önemli" kafasındaki insanlara dair... O insanlar korkaktır, hiç sevmemişlerdir ya da sevgilerini tam anlamıyla göstermekten korkmuşlardır. Sevgilerinin doğasını; bencilliklerini...

Benim için "ya benimsin ya toprağın ulen" diyen adam daha makbuldür mesela. Daha gerçektir çünkü. Çünkü o gerçekten gözü dönmüşcesine seviyordur. Sevgisinin karşısındakini incitmesini göze almıştır. Karşısındakini bu kadar seven adam, sevdiğinin tek bir saç teline gelen zararda kendisi de acı çeker. Bir dilemmadır bu. Yani karşısındakini deli gibi sevip, bu sevgi ile yeri gelince karşısındakini ufak da olsa incitebilip, karşısındaki kendi dolayısıyla incinse dahi incindiğinde kendisinin de canının yandığı araf bir ikilem.

Karşındaki buna rağmen bırakmıyorsa seni; sana en öfkeli, en kırgın, en kızgın, en lanet ettiği anda dahi "onu bunu bırak bana şu an bile beni sevdiğini söyleyebilir misin?" dediğinde kinle de olsa, kızgınlıkla da olsa "evet" diyebiliyorsa... Paha biçilmez bir yerdesin demektir.

Biliyorum zor bir insanım ben. Benim her hücrem sen diye bağırırken daha da kolaylaşmıyorum. Belki hiç de kolaylaşmayacağım.

Sana bir gün, gözlerinin içine bakarak üstelik "Hastayım sana" demiştim. Yalan değildi. Hatta sarhoş bile değildim bunu derken. Elimden gelse senin her saniyene geri dönüp her saniyende zamanı sonu olmayacak şekilde durdururum. Seni ilk gördüğüm anı mesela... İlk burnumu boynuna bastırdığımı ya da...

Benden önceki her saniyene de döner her birini kazırdım. Gülümsediğin herkesi... Düşüncesi bile ellerimin titremesine, dişlerimi sıkmama yetiyor. Kalbimi 10 beygir gücüne kavuşturuyor. Kıskançlık, korkudan delirmiş bir karınca gibi damarlarımın içerisinde dolaşıyor. Kaşındırıyor, delirtiyor... Ama hiçbir zaman o damarı söküp atmak isteği uyandırmıyor. Bir parçam çünkü; sana dair bir parçam, en hesapsız, en ortada olduğu gibi olanından...

Bencilce mi?
Evet...

Zor mu?
Evet...

Ama gerçek mi?
Daha fazla evet.

Ben seni seviyorum, sevgimin gerçek doğasını saklayamayacak kadar çok... Gerçek doğasından korkmayacak kadar... Hastalıklı evet, evet kör gibi... Evet yeri geldiğinde ürkütücü... Ama seviyorum. En primitif hali bu.

Hiçbir zaman korkmayacağım seni sevmekten. Hiçbir zaman saklayamayacağım gerçek ve Öz doğasını sevgimin. Yer yer incitici noktalarını dizginlemeye çalışacağım elbette...

Ama her hücrem sen...

O kadar gerçek, o kadar doğal, en Öz'üm...

Sen!


2.02.2014

Eksen


 1 
gözyaşım gözyaşında.

 2 
gözyaşım kirpiklerinin ortasında,
düşse senden düşecekmişim gibi.

 3 
gözyaşım kirpiğinin ucunda,
açık kalsa gözlerin
sonsuz bir serbest dalış yokluğa.

 4 
gözyaşım bakışlarının arasında
kapatıyorsun gözlerini
senin içine düşüyorum,
çünkü eksen'im.

 son 
kirpiğin gözyaşımın tam ortasında
içine düşerken
sanki yer çekimi gözlerin.
ve
ben çekimi kirpiklerin.