Merhaba,
Öncelikle sözlerime seni sevdiğimi söyleyerek başlamak istiyorum. Bunu zaten biliyor olman lazım. Şiirlerimdeki her hece senken, yazılarıma koyduğum virgüllerin bile kenarlarından sen sallanıyorken anlamaman aptallık olurdu ki aptal insanlarla işim olmaz, bilirsin.
Bu sevginin birçok getirisi olduğu da aşikâr. En asgarisi, seni mutlu ediyor olması; mütevazı olamayacağım hiç...
Götürüleri de vardır belki, götürü olarak nitelersek eğer. Zorlukları da diyebiliriz. Senin seçimin. Götürü çok olumsuz geldi bana ama.
Her zaman sevmek üzerine klasik bir örneğim vardır bilirsin. "Benle olmasa bile mutlu olsun, gerçekten onu sevdiğim için onun mutlu olması daha önemli" kafasındaki insanlara dair... O insanlar korkaktır, hiç sevmemişlerdir ya da sevgilerini tam anlamıyla göstermekten korkmuşlardır. Sevgilerinin doğasını; bencilliklerini...
Benim için "ya benimsin ya toprağın ulen" diyen adam daha makbuldür mesela. Daha gerçektir çünkü. Çünkü o gerçekten gözü dönmüşcesine seviyordur. Sevgisinin karşısındakini incitmesini göze almıştır. Karşısındakini bu kadar seven adam, sevdiğinin tek bir saç teline gelen zararda kendisi de acı çeker. Bir dilemmadır bu. Yani karşısındakini deli gibi sevip, bu sevgi ile yeri gelince karşısındakini ufak da olsa incitebilip, karşısındaki kendi dolayısıyla incinse dahi incindiğinde kendisinin de canının yandığı araf bir ikilem.
Karşındaki buna rağmen bırakmıyorsa seni; sana en öfkeli, en kırgın, en kızgın, en lanet ettiği anda dahi "onu bunu bırak bana şu an bile beni sevdiğini söyleyebilir misin?" dediğinde kinle de olsa, kızgınlıkla da olsa "evet" diyebiliyorsa... Paha biçilmez bir yerdesin demektir.
Biliyorum zor bir insanım ben. Benim her hücrem sen diye bağırırken daha da kolaylaşmıyorum. Belki hiç de kolaylaşmayacağım.
Sana bir gün, gözlerinin içine bakarak üstelik "Hastayım sana" demiştim. Yalan değildi. Hatta sarhoş bile değildim bunu derken. Elimden gelse senin her saniyene geri dönüp her saniyende zamanı sonu olmayacak şekilde durdururum. Seni ilk gördüğüm anı mesela... İlk burnumu boynuna bastırdığımı ya da...
Benden önceki her saniyene de döner her birini kazırdım. Gülümsediğin herkesi... Düşüncesi bile ellerimin titremesine, dişlerimi sıkmama yetiyor. Kalbimi 10 beygir gücüne kavuşturuyor. Kıskançlık, korkudan delirmiş bir karınca gibi damarlarımın içerisinde dolaşıyor. Kaşındırıyor, delirtiyor... Ama hiçbir zaman o damarı söküp atmak isteği uyandırmıyor. Bir parçam çünkü; sana dair bir parçam, en hesapsız, en ortada olduğu gibi olanından...
Bencilce mi?
Evet...
Zor mu?
Evet...
Ama gerçek mi?
Daha fazla evet.
Ben seni seviyorum, sevgimin gerçek doğasını saklayamayacak kadar çok... Gerçek doğasından korkmayacak kadar... Hastalıklı evet, evet kör gibi... Evet yeri geldiğinde ürkütücü... Ama seviyorum. En primitif hali bu.
Hiçbir zaman korkmayacağım seni sevmekten. Hiçbir zaman saklayamayacağım gerçek ve Öz doğasını sevgimin. Yer yer incitici noktalarını dizginlemeye çalışacağım elbette...
Ama her hücrem sen...
O kadar gerçek, o kadar doğal, en Öz'üm...
Sen!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder