dost dediklerime zaman ayıramıyorum uzun zamandır. meşguliyetler fazla, bir özür değil tabi ki bu. iyi planlama yapan herkes bir şekilde dost dediği adama vakit ayırır... ayırır değil mi?
dost... ne ki acaba? klasik bir çok tanımı var mesela; arkadaştan ayırıcı olarak... dost nedir diye düşünüyorum bir zamandır. vardığım sonuç ise şu; dost bir idedir, bir fikirdir. zihnimizde yarattığımız mükemmel ikinci adam rolünün yansımasıdır.
dost dediğin adam yeri gelicek seni en dibe çöktüğün yerde görecek, en sefil halini görecek ama ses etmeden seni kaldıracak. dışarıda bundan bahsetmeyecek. aranızda sessizce bir anlaşma ile kapanacak konu.
dost dediğin sana her şekilde destek verecek, mutlu anlarında seninle coşacak değil mi ya? zor zamanlarında seninle üzülecek, sana destek olacak, sen kadar hüzünlenecek. senle hüzünlenmeyen adama dost demem ben! öyle dost mu olur?
dostla geyik muhabbeti çevirebileceksin, ciddi mesele tartışabileceksin, rakı masasında muhabbete meze olacaksınız beraber. dostun muhabbetini içeceksin yerine göre.
dost budur değil mi? en derin sırlarını bilip de bilmezden gelecek. suskunlukta gökyüzü kadar derin olacak.
ama sen değil misin dostu yaratan? en dibe çöktüğün zamanda biri elini tutsun istemiyor musun? hatta birinin seni kaldırması için bilinç altında ortam hazırlamak için gayret sarfetmiyor musun? arıyorsun birini, yanında olabilecek birini öyle mi? değil işte, o an en yakınındaki paylaşıyor senin derdini. o oluyor dost bir anda. bir süre sonra farklı ortamlara giriyorsun. en büyük sevinçlerinden birini yaşıyorsun bir başkasının yanında. o oluyor dostun. çok içini dökmek istiyorsun en yakınındaki kişiyle bir an önce konuşmak istiyorsun hop yine değişti dost.
işte bunların arasında farklı konularda en çok paylaşımda bulunduğun adamalara dost diyorsun, kafandaki tanıma uyduruyorsun onları, oldukları gibi değil olmalarını istediğin gibi görüyor ve yaşıyorsun. zihninden yamalar yapıyorsun onun kişiliğine dost oluyor.
ne yazık ki bitmeyecek dostluk yoktur, kandırmayalım kendimizi! hiçbir dostluk ebediyen aynı derinlikte bağlarla sürmeyecektir. hayat farklı yerlere götürecektir sizi, hala dostum dersin ama aslında kafanda yarattığın dost anlamında çoktan başkaları almıştır o gidenin yerini. yenisini ikame etmeye en kolay şeylerden biridir dost. insanın kendisinden sonra en çok dayandığı kavram böylesine değişkendir.
bak işte farklı yerlerde farklı konulara dair kaç tane adama dost demişsin. bak arkana ya da bakma boşver düşün sadece. o kadar dost dediğin adamdan kaçı var hala? en kadim, en derin dost o farklı konularda, farklı mekanlarda en çok yakınında olabilmiş adam değil mi? ama unutuyorsun onu, ama en iyi dost o an ya da son zamanlarda en çok yanında olan. bu yanında olmak da fiziki anlamda ha, derin anlamlar aramaya gerek yok.
işte böyle riyakar insanoğlu... ben bunu farkettim uzunca bir süredir son sürat giden hayatımdaki anlık dost değişimleriyle. daha derin bağlarla dostluklar kurduğum insanlara vakit ayıramamam bunları düşündürdü bana.
ihmal ettiğim, derinlemesine paylaşıp sonradan yitip giden, arkasından bakmaya gitmeye vaktimin olmadığı, arayıp soramadığım, nerelerde neler yapıyor bilmediğim ama zamanında dost dediğim her dostumdan özür diliyorum... acı ama gerçek olarak bu özür hiçbir işe yaramayacak. kim bilir nerelerdeyiz? kimiyle dostluğumuzdan bir rakı sofrasının mis gibi kokusunun karıştığı son muhabbetimiz kalmıştır geriye arada bir hatırlanan; kimisiyle hatırlanmayan bir göz yaşı; bir başkası ile ise en mutlu anda sarıldığımızda birbirimizin üzerine sinen yitip gitmiş kokularımız. kimiyle içtiğimiz bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı hatıralarımızın derinlerinde... ama geri planda hep, kaybolmasa da tam yanımızda değil, gerilerinde zihinlerimizin.
yollarımız bir daha çakışmadıkça da çok nadiren aklımıza düşeceğiz. o son dostluk çerçevesinde bağ kurduğumuz anı soluk bir şekilde hatırlayacağız. ya gülümsyeceğiz tatlılıkla ya da kalplerimiz burkulacak hafiften bir ahüzünle ama bir kaç saniye. çünkü o birkaç saniye sonra o anki hayatımızın bizlere dayattığı şeyleri düşünüp yaşamaya geri döneceğiz fütursuzca.
ama bilin ki her bir saniye dostluğun hatırı var bu dakikadan sonra bende... hepsinin ayrı ayrı yeri var...