29.11.2009

mucize

mucize beklerim bugün de her gün gibi,
karşıma beklenmedik bir anda çıkıp
yeşertsin diye tüm ümitlerimi..
bağlasın diye beklerim beni tekrar
çoktan kopup gittiğimi düşündüğüm hayatıma...
bir çırpıda siliversin tüm dertleri
kaygıları ve acıları,
en mühimi de acımasızlıkları atsın
beynimden ve kalbimden..
mucize beklerim sakin ve usulcana,
başka çıkış yok; bilirim.
o yüzden sakin,
bir o kadar da serseriyim.
gelir de bir gün olur
mucize olma ihtimalinin bile mucize olduğu anda
birden gerçekleşiverirse,
gözümden düşerse tekrar mutluluk gözyaşları,
o zaman belki anlarım
bu hayatların, bu sevdaların mantığını...

26.11.2009

...

yalnızlığa selam durup
tutunurum sana sevgili,
olmasan o yalnızlık
ben olacaktım
biliyorum.

nerede bir yalnızlık görsem
bunu düşünürüm.

virgüllerle kesilmiş,
noktaya hasret
yalnızlık
sessizce.

işte sen olmasan
ben
dilsiz olurdum,
sessiz olurdum
biliyorum.

ne zaman yürüsem
karanlıkta,
usulca fısıldar bana.
nefesini ensemde hissederim
yalnızlığın
ve korkarım.

ya sen de noktalı bir yalancı virgülsen
salt bir nokta sandığım...

yalnızlıktan korktukça
sana sarılırım ben sevgili,
elime batarsan
ya virgülsün ya da yalancı noktalı virgül.
o vakit
iki nokta üst üste olur kendimi açarım
sana.

elime batmazsan,
noktasın sen sevgili
sonuma gelirsen biterim
sonum olursun.

elime sığmazsan sen sevgili
üç noktasın
uç noktasın
sonsuzum olursun
kapılır giderim sana
bir noktandan diğer noktana...



dost

dost dediklerime zaman ayıramıyorum uzun zamandır. meşguliyetler fazla, bir özür değil tabi ki bu. iyi planlama yapan herkes bir şekilde dost dediği adama vakit ayırır... ayırır değil mi?

dost... ne ki acaba? klasik bir çok tanımı var mesela; arkadaştan ayırıcı olarak... dost nedir diye düşünüyorum bir zamandır. vardığım sonuç ise şu; dost bir idedir, bir fikirdir. zihnimizde yarattığımız mükemmel ikinci adam rolünün yansımasıdır.

dost dediğin adam yeri gelicek seni en dibe çöktüğün yerde görecek, en sefil halini görecek ama ses etmeden seni kaldıracak. dışarıda bundan bahsetmeyecek. aranızda sessizce bir anlaşma ile kapanacak konu.

dost dediğin sana her şekilde destek verecek, mutlu anlarında seninle coşacak değil mi ya? zor zamanlarında seninle üzülecek, sana destek olacak, sen kadar hüzünlenecek. senle hüzünlenmeyen adama dost demem ben! öyle dost mu olur?

dostla geyik muhabbeti çevirebileceksin, ciddi mesele tartışabileceksin, rakı masasında muhabbete meze olacaksınız beraber. dostun muhabbetini içeceksin yerine göre.

dost budur değil mi? en derin sırlarını bilip de bilmezden gelecek. suskunlukta gökyüzü kadar derin olacak.

ama sen değil misin dostu yaratan? en dibe çöktüğün zamanda biri elini tutsun istemiyor musun? hatta birinin seni kaldırması için bilinç altında ortam hazırlamak için gayret sarfetmiyor musun? arıyorsun birini, yanında olabilecek birini öyle mi? değil işte, o an en yakınındaki paylaşıyor senin derdini. o oluyor dost bir anda. bir süre sonra farklı ortamlara giriyorsun. en büyük sevinçlerinden birini yaşıyorsun bir başkasının yanında. o oluyor dostun. çok içini dökmek istiyorsun en yakınındaki kişiyle bir an önce konuşmak istiyorsun hop yine değişti dost.

işte bunların arasında farklı konularda en çok paylaşımda bulunduğun adamalara dost diyorsun, kafandaki tanıma uyduruyorsun onları, oldukları gibi değil olmalarını istediğin gibi görüyor ve yaşıyorsun. zihninden yamalar yapıyorsun onun kişiliğine dost oluyor.

ne yazık ki bitmeyecek dostluk yoktur, kandırmayalım kendimizi! hiçbir dostluk ebediyen aynı derinlikte bağlarla sürmeyecektir. hayat farklı yerlere götürecektir sizi, hala dostum dersin ama aslında kafanda yarattığın dost anlamında çoktan başkaları almıştır o gidenin yerini. yenisini ikame etmeye en kolay şeylerden biridir dost. insanın kendisinden sonra en çok dayandığı kavram böylesine değişkendir.

bak işte farklı yerlerde farklı konulara dair kaç tane adama dost demişsin. bak arkana ya da bakma boşver düşün sadece. o kadar dost dediğin adamdan kaçı var hala? en kadim, en derin dost o farklı konularda, farklı mekanlarda en çok yakınında olabilmiş adam değil mi? ama unutuyorsun onu, ama en iyi dost o an ya da son zamanlarda en çok yanında olan. bu yanında olmak da fiziki anlamda ha, derin anlamlar aramaya gerek yok.

işte böyle riyakar insanoğlu... ben bunu farkettim uzunca bir süredir son sürat giden hayatımdaki anlık dost değişimleriyle. daha derin bağlarla dostluklar kurduğum insanlara vakit ayıramamam bunları düşündürdü bana.

ihmal ettiğim, derinlemesine paylaşıp sonradan yitip giden, arkasından bakmaya gitmeye vaktimin olmadığı, arayıp soramadığım, nerelerde neler yapıyor bilmediğim ama zamanında dost dediğim her dostumdan özür diliyorum... acı ama gerçek olarak bu özür hiçbir işe yaramayacak. kim bilir nerelerdeyiz? kimiyle dostluğumuzdan bir rakı sofrasının mis gibi kokusunun karıştığı son muhabbetimiz kalmıştır geriye arada bir hatırlanan; kimisiyle hatırlanmayan bir göz yaşı; bir başkası ile ise en mutlu anda sarıldığımızda birbirimizin üzerine sinen yitip gitmiş kokularımız. kimiyle içtiğimiz bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı hatıralarımızın derinlerinde... ama geri planda hep, kaybolmasa da tam yanımızda değil, gerilerinde zihinlerimizin.

yollarımız bir daha çakışmadıkça da çok nadiren aklımıza düşeceğiz. o son dostluk çerçevesinde bağ kurduğumuz anı soluk bir şekilde hatırlayacağız. ya gülümsyeceğiz tatlılıkla ya da kalplerimiz burkulacak hafiften bir ahüzünle ama bir kaç saniye. çünkü o birkaç saniye sonra o anki hayatımızın bizlere dayattığı şeyleri düşünüp yaşamaya geri döneceğiz fütursuzca.

ama bilin ki her bir saniye dostluğun hatırı var bu dakikadan sonra bende... hepsinin ayrı ayrı yeri var...



23.11.2009

ses-bir-ki

sıkıntıyla dolu günler olabildiğince yavaş ve huzursuz geçerken; bir yandan çıkış yolları ve çözümler ararken bir yandan da insanların gönlünü hoş tutabilmek gerçekten zor iş. insanlar birbirlerini sevebilmek için, beraber olabilmek için neden beklerler; daha doğrusu neyi beklerler bunu anlamak da çok zor. korkmanın, utanmanın, denememenin ne gibi bir faydası olabilir insana? ah öyle ya, burada da zaten blogumuzun amacı ortaya çıkıyor. faydası yok.. faydası yok ki şu an burada bu yazıları yazan biri var.. faydası yok ki birileri bu satırları okuyor...

aşkın mantığa karşı her zaman galip çıktığı gerçeği ortadayken, nedir bu kadar sonunu düşünerek hareket etme arzusu? içgüdüsel midir, spontane midir bilemeyeceğim ancak böyle şüpheleri insan ruhuyla doğrudan bağdaştırabilmek mümkün. insan doğası gereği şüphecidir ki bu günlere gelmiştir. şüpheci olmasaymış atalarımız, hala ateşi yakamamış olacaktık. bu odunu bu oduna sürtünce ne olur diye merak etmeseydiler, koyundan hiçbir farkımız olmayacaktı.

dest-i izdivaç tarzı programların aslında ne büyük işler yaptığını anlatmak isterdim ancak çok uykum geldi. kaldığımız yeri unutmayın, buradan devam ederiz.

3.11.2009

bitmeyecek gibi

hiç bitmeyecek gibi gelir insana her şey,
yürürken yol, otururken istirahat, uyurken rüyalar..
bitmeyecek gibi gelir uzun soluklu sevdalar
açılan yaralar kapanmaz,
yürek bir susunca coşamaz gibi gelir
coştuysa durdurulamaz gibi
hele aldıysa içine başka bir yüreği
bırakamaz gibi gelir...
yanıyorsa cayır cayır sönemez,
üşüyorsa ısınmaz gibi gelir..
ağlarken gözyaşı
yağarken yağmurun damlası bitmez,
kara bulutlar dağılmaz gibi gelir,
güneş tepedeyken hiç batmaz gibi gelir..
mutluluk sonsuza kadar sürerse eğer
aşk acıları neden bitemez gibi gelir?
yaşarken ömür, dertliyken hüzün
her şey bitmeyecek gibi gelir..
başımızdan geçenlere şaşırmamızın
ve onları kabullenememizin
işte salt ve gerçek sebebidir...

2.11.2009

yansımalar

Bitti dediğim nice sevdalar gördüm
Çıktı aklımdan
Düştü yakamdan dediğim nice yansımalar gördüm..
Nice yanılgılar...
Kelimeler yan yana geldiğinde anladım
Hiçbir şeyi unutamadığımı
Hiçbir şeyden vazgeçemediğimi
ve vazgeçmeyi aklımın ucundan dahi geçirmediğimi...
Kendimle savaşım bu
Kandaki alkol oranı yükseldikçe
Ve beyindeki mantık oranı düştükçe
Ve acımasızca pompaladıkça kalp hırçın hormonlarını
Vücudumun her köşesine;
Galip çıkma ihtimalim yokluğa doğru hızla ilerliyor.
Hayatla imtihanım bu
Sorular jilet gibi kestikçe bütün ruhumu
Cevaplar 5 şıktan herhangi biri değilse
Ve gözyaşlarım kadar gerçek ise her şey
Her gün kaldığım gibi
Bu gün de kalıyorum imtihandan..
ölüyorum..