3.07.2012

Kişisel Vahiyler - Susmak 366:21


Kaçıncı kez 23 çalıyor Mor ve Ötesi'nden... "Yüzünden başlasam gitmeye uzaklara... Duymasam kimseyi..."

Duymadım da zaten... Hiç iyi bir dinleyici olamadım ben. Bu yüzden ben konuştuğumda dinlemeyenlere kızamadım hiç.

Bunun yerine sustum; "Bir gün kendimi bırakıp, sana anlatsam ne olduğunu... Neden sözleri yuttuğumu..." Çok uzun zaman önce yuttum ben kelimelerimi. Konuşmadım hiç kendimden. İronik olarak en çok sarfettiğim kelime "ben" iken bile kendimden hiç konuşmadım ben... İşte bak; yine ben...

Ben i c a; "öylesine yazılmış şiirlerin, öylesine yazılmış mısralarında, faydası yok kelimelerin..." diye buyurdum.

Ben i c a; Konuşamayanların Manifestosu'nu yazdım... Tek kelime etmeden yazdım... Domino taşlarının yıkılması gibidir susmak diyerek yazdım.

Ben i c a; "sustukça yazasın gelir, yazarsın çaresizce. yazdıkça susasın gelir..." diye vahiy gönderdim konuşamayanlara...

Okumaktan köşe bucak kaçanlara okumayacaklarını bile bile mini manifesto yazdım; yine konuşamayanların...


ince bir mum ışığında
usulca


yazmaya tutkundurlar
konuşamayanlar...


Bazen de sen i c a; aşağı yukarı bir sene önce kendi yasalarımı çiğnedim; konuşmaya başladım, susamadım sonra; susmak için neden kalmamış gibiydi... Sesin sanırım; o kadar gözlerindeydi ki ben konuşmazsam susarsın diye korktum... Konuştum.

Sonra i c a yine ben; anladım ki susmak için nedenler hiçbir zaman bitmez. Susmanın nedenleri doğanın evrensel ve çiğnenemez yasalarıdır. Tek kelime etmeme rağmen konuşmamaktan daha evrensel bir yasa yok. Susmak, er ya da geç içerisinde bulunduğunu fark edeceğin bir erdemlilik hali değil; kazanmak için kelimelerini feda edeceğin bir savaştır ve Ernesto'nun dediği gibi hiçbir zafere çiçekli yollardan ulaşılmaz. Dolayısıyla herkes susamaz.

"Duymasam kimseyi..." Duynadım kimseyi, belki bir seni duydum... Sen ise Locus Regit Actum'a tabiydin; ben o akitin yapıldığı yerde yoktum. Kelimelerim de yoklardı.

Bir Temmuz'un alelade bir üçüydü tarihe not düşülsün; tekrar sustum.

Artık kelimelerim benim. Yüzünden başladım, tekrar susmaya...

Ben i c a; bir yıl sonra tekrardan anladım; Faydası Yok...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

suskunluk ilk kapını çaldığında ona geçici bir misafirmiş gibi bakıyor insan, her an gidip, yerini konuşmaya bırakacakmış gibi hafif huzursuz ama ses etmeden ağırlıyor onu.... Bir gün o sürekli konuşma hali sarıyor insanı. başlarda işte bu, oh be dedirdiyor, ama sonradan çok yalan geliyor ve insan nasıl olduğunu anlamadan yine gönülsüzce suskunluğun izinden gitmeye başlıyor. Ama işte suskunluk hiçbir zaman dört gözle beklenmiyor. Sadık bir dost gibi gelmesi gerektiğinde geliyor, gitmesi gerektiğinde gidiyor. İşte bu yüzden de hiç kıymeti bilimiyor be icam:)