10.01.2010

nasıl bir insansın sen cogen?

Sustukça üstüne gelen, kendini tuttukça daha da sıkıştıran bir hikaye var karşımda. Öyle zor ayakta kalıyorum ki; hayat bana karşı bütün büyük kozlarını teker teker ortaya koyuyor, ben ise dev dalgalarda ayakta durmaya çalışan, tek amacı tuttuğu bir tane balığı bir duble rakıya katık etmek isteyen küçük bir adam olarak küçük bir kayıkta alabora olmamaya çalışıyorum işte.

Aslında her şey o kadar basit olabilir ki bir anda… Oltayı atarsın, balık gelir. Rüzgar öyle bir senden yana eser ki, gitmek istediğin yere yatarak gidersin. Ne kimseyi üzmek gerekir bazen, ne kimseyi acıtmak. Öyle güzel sürüklenirsin ki nerede biteceği belli olmayan denizde; hep en güzeliyle, hep en mutlusuyla karşılaşırsın. İşte zaten bu basitliği bildiğim için katlanılmaz oluyor her şey aslında.

Öyle bir durumdayım ki, rüzgar beni fırtınanın dibine itiyor. Beni tutsun diye sarıldığım kaya yerinden çıkıyor ve bir daha mutlu olduğu yere dönemiyor. Elimdeki misina canını acıtmak istemediğim ne varsa ona saplanıyor. Herkesin hayatı yerinden oynuyor, herkes öncekinden daha huzursuz oluyor ve en çaresiz bırakan şey de, hiçbir şey beni fırtınanın göbeğine giden yolda durduramıyor.

Ne yapmalı diye düşünüyorum. Hayatımın en ağır mahkemesine çıkıyorum. Öyle bir suçlanıyorum ki; en mutlu anımda bile, o rüzgarın benimle estiği zamanda bile aslında mutlu olmadığımı söylüyorlar bana. Ben aslında o zamandan beri kötüymüşüm. Ben aslında o zamandan beri yalancıymışım…

Çok hata yaptım, çok kez yanlış yola saptım. Ama ne zaman yaptığım hataların farkına vardım, geri dönmeye çalıştım. Ancak geri dönünce, dönmeye çalışınca daha büyük suçlamalarla karşılaştım. Şimdi öyle bir hal aldım ki, her an kendime soruyorum. Her an kendimle hesaplaşıyorum. Ben herkesi kandırdım, şimdi sıra bende mi? Hala mı yalan söylüyorum ya, hala mı samimiyetsizim?

Ve işin en garibi ne biliyor musunuz? Beni bu hesaplaşmalarla yüz yüze bırakan insan bu yazdıklarımın hiçbirini önemsemiyor. Benim gözümde değersiz olduğuna inandırmış kendini. O yüzden benim böyle içim acıyor ya zaten değil mi? Sen o kadar öylesine bir insansın ki, ben o kadar profesyonel bir şerefsizim ki, şu an kendimi bile yalandan üzüyorum işte…

Boşuna buraların adını “faydası yok” koymadık. Bunları yazdım, bana bir faydası yok. Bunları belki okuması gerekenler okur, ama zaten inanmayacakları için onlara da bir faydası yok. Siz diğer buraya bir kaza sonucu denk gelmiş insanlar, size de bir faydası yok.

Peki o zaman niye yazdım? Çünkü sussam gönül razı değil, konuşsam faydası yok.

Hiç yorum yok: