Beni en yakın akıl hastanesine götürüp "Sen" teşhisi ile tedavi etmeleri gerekiyor. Herkese söylüyorum ama beni ciddiye almıyorlar nedense... Belki de hiçbir tedaviye yanıt vermeyeceğimi biliyorlardır gizliden...
Oysa anlatıyorum, diyorum ki; "Gözümü kapattığım her anı geçtim, gözümün açık olduğu her anda da onu görüyorum. Gündüz gündüz baktığım bir noktada daydreaming şeklinde onu görüyorum. Zaten ancak bir hayal kadar güzel..."
Gündüz baktığım her noktada, gece bakmadığım noktalarda da seni görüyorum. Bana "Sen" teşhisi konulması için artık daha ne gerekir bilmiyorum. Ama dinlemiyorlar beni... Şımarıklığımdan zannediyorlar, "geçer" diyorlar inanabiliyor musun? NE DEMEK GEÇER! O kadar anlamıyorlar ki, geçmesini isteyip istemediğimi sormuyorlar bile...
Yine dinlemiyorlar. Yine beni en yakın akıl hastanesine teşhis konması için götürmüyorlar. Lafı gelmişken akıl hastanesi çok güzel bir laf... Ruh ve sinir hastalıkları hastanesi kadar yalancı, ikiyüzlü bir laf daha duymadım ben. Sırf ofansif olmamak için, sırf sözde kibarlık için akıl hastanesi diyemiyorlar. Kısaca gerçeği kamufle ediyorlar.
İnsan zaten böyle bir şey... Dünya dışındaki muhtemel canlılara "uzaylı" diyen bir türden ne beklersin ki? Ağzını siktiğimin insanlığı sanki uzay dışında bir düzlemden de başka gezegenlerdeki muhtemel canlıları "uzaylı" diye tanımlıyorlar. Adama "e sen nerelisin yarraaaaam" derler. Çorum sanki uzaydan başka bir yerde de adam Çorum'da oturup Dünya dışı varlıklara "uzaylı" diyor.
Neyse, önemli olan senden bahsetmekti. Uzay demişken gerçi, sana geçmeden -ve hazır geçmişken de aynı zamanda- Plüton ne de nefis bir gezegen... Evet. Plüton'un yüzeyinin eksi 234 derece olmasına rağmen nadiren kendisine ulaşan güneş ışınlarında yüzeyindeki katılaşmış gazların sıvılaştığı gerçeği var. Bunlar hep güzel şeyler... Sen teşhisi ile akıl hastası olmak kadar güzel neredeyse.
Bu güzellik biraz teninin anason kadar şeffaf ve pürüzsüz, rakı kadar beyaz ve sarhoşluk kadar muazzam olmasından biraz da gözlerinden (bazen senden habersiz) süzülen gülümsemenin akciğerlerim üzerinde yemyeşil bir orman etkisi yaratmasından... Biraz da... Biraz da öyle işte...
Bazen biraz kendimi tekrarladığımı düşünebilirsin. Senin muazzamlığın hiç değişmezken tekrar tekrar seviyorum seni; aynı şiddette, ondan olabilir...
Bazen biraz kendimi tekrarladığımı düşünebilirsin. Senin muazzamlığın hiç değişmezken tekrar tekrar seviyorum seni; aynı şiddette, ondan olabilir...
O zaman rakı içeyim... Zira birlikte rakı içen insanlar arasında olduğu kadar uğruna rakı içilen insanlarla da aranda bir bağ oluşur. Biraz arabesk reloaded ama gerçek bu ben ne yapayım. İşin doğası gereği uğruna rakı içilen tarafın çoğu zaman bu bağdan haberi olmaz. Uğruna rakı içilenin haberi olmadan ince uzun bardakların iskelesinden demir alan her bir vapur dublede bir ton daha "Sen" teşhisine ihtiyaç duyuyorum. Zira her bir dublenin dibine seni çiziyorum.
En nihayetinde her bir duble rakı, sana delirmeye dâhil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder