3.10.2010

Babaannem'e mektup

Sevgili Babaanne;

Bu yıl tam dört yıl olacak sen öleli... 13 Ekim kapıda. Seni özledim biliyorsun, seni hayattaki her şeyden daha çok özledim. Kokun burnumda tütüyor biliyor musun? Yumuşacık yanakların düşüyor aklıma, üşüyorum...

Sen öldükten sonra iki sene boyunca her 13 Ekim mezarındaydım. Diyordum ki dünya yıkılısa 13 Ekim'de ben Turgutreis'te mezarının başında olurum. Olamadım özür dilerim. Dünya'nın esiri oldum çünkü. Ders, okul derken gelemedim babaanne, özür dilerim. Ama bil ki seni sevmediğimden, özlemediğimden değil. Çok özlüyorum babaanne... Her saniyemde olsaydın keşke. 4 yıl her saniyemde olsaydın...

Arada atıyorum bizimkileri konuşuyoruz. Kah annem babamla, kah halamla... Ama dedemi arıyorum ya babaanne, hep içimden seni istemek geliyor. "Bir babaannemi de ver onunla da konuşayım dede" demek geliyor içimden her seferinde... İstisnasız her seferinde senin de sesini duymak istiyorum. Telefonun da telefonumda kayıtlı, sim kartın da bende aslında ama arıyorum arada bir. Çocukça bir hayal işte, arıyorum belki açarsın diye, açamayacağını bile bile arıyorum babaanne... Ya açarsan? Sesini bir kez daha duymayı o kadar çok arzuluyorum ki olmayacağını bilsem de arıyorum. Elimde değil...

Çok şey değişti babaanne... Sen öldüğünde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler'de okuyordum. Şimdi hem onu okuyorum hem de Hukuk. Siyaset bu sene bitiyor biliyor musun? Mezun oluyorum. Bizim okulda her sene mezuniyet töreni olur babaanne... İki gün sürer. Bir günü bölüm birincileri falan ödül alır. Sanırım ben de alacağım... Ne geliyor aklıma biliyor musun? Yaşasaydın... Orada olsaydın... Benim ismim okunduğunda sen de orada olsaydın be babaanne... Cüppemle yanında dursaydım. Bir fotoğrafım olsaydı seninle... Eminim gururlu gururlu bakardın kameraya fotoğrafımız çekilirken... Bakardın biliyorum... Sonra akşam babam yemeğe çıkarsaydı bizi... Tüm aile... Sen bir de ben... Sen sevmezdin, sevmek için hiçbir nedenin de olmadı ya hoş, ama benim şerefime bir duble içerdin eminim ki...


Ha bir de evim oldu babaanne... Kozatağı'nda... Okuluma çok yakın işte. Böyle bir site içerisinde, babam sağolsun. Dedem geldi... Dedem ben ve Deniz Kuzguncuk'da bir meyhaneye gittik. Sen ölmeseydin, Deniz'le beni özleyince atlar gelirdin. Senin meyhanede gözün olmaz. Gündüzleri gezdirirdik seni de Boğaz'ın kenarına götürüp... Akşamları arardın... konuşurduk doyasıya... Ben yine senle konuşuyorum ya hep...

Buzdolabımın üzerine bir resim koydum. Yanılmıyorsam 17. doğumgünüm. Necmi çekmiş. Solda Rana ve babam, sağda annem ve dedem, ortada sen bana sarılmışsın babaanne... İşte o kollarını bir daha hissetmek için her şeyimi verirdim...

Her sene 13 Ekim'de halamı arıyorum ben de işte... Sadece 13 Ekim'de değil ne zaman aklıma düşsen halamı arıyorum. Nefesim yettiğince ağlıyorum. O da ağlıyor. Beraber ağlaşıyoruz. Ama merak etme ondan başka kimsenin canını sıkmıyorum böyle... Ha halam demişken Sıla kocaman oldu be. Görsen bıcır bıcır. Halamlar da her yaz Bodrum'da.

Rana'yı görmelisin, o da ne kadar güzelleşti anlatamam. Ailenin en güzeli o...

Babaanne;

Her şeyi geç de ben çok özledim seni... Daha senle yaşayacak o kadar çok şey vardı ki... Daha mezuniyetime gelecektin. Evime gelecektin... Daha senle konuşacak, gülecek, yapacak o kadar çok şey vardı ki. Hala da var... Ama sen yoksun. Her an her saniye özlüyorum seni babaanne... Turgutreis'e otobüsle girerken bir tepeyi aşarsın da kıyı bir anda gözükür hani... Sen varken oraya geldiğim anda içim içime sığmazdı. şimdi nefesim kesiliyor korkuyorum. Nasıl yürürüm otogardan dükkana kadar... Nasıl o dükkana girerim diye... Ayaklarım geri geri gidiyor.

Yaşama sevincimdin sen benim... Artık yoksun... Keşke olsaydın. Sensiz her şey yarım...

Babaanne 4 yıl oluyor bu sene sen gittiğinden beri... Hala alışamadım, alışmak istemiyorum ve de alışmayacağım...

Kendine dikkat et olur mu?

Seni seviyorum...

Hiç yorum yok: