9.03.2010

kendi aynası

hayatın kıyısından giden
bir yokluktayız beraberce,
ben yokları oynuyorum sessizce,
siz ise varları.
ışıklar elinizde en renksizinden...

zamanın koynuna giren
bir hiçlikteyiz beraber
siz saniyeleri sayıyorsunuz ileri,
ben saatlerce geri gidiyorum.

sigaraya katık küllüklerin kenarındayız şimdi,
yanmak ama ne yanmak cayır cayır
külleri savrularak yanmak ah,
her son nefeste bir yeni ölüm kavgası.

hayatın ucundayız şimdi
bir rüzgar düşürmeye yetecek bizi
ölümden bir nefes daha çekerek düşsek ölüme.

beynimin en ince kıvrımlarındayım şimdi
sıkıntılar basarken bedenimi
labirent gibi bir sessizlikte
derin derin
kaybolurken
hiç akmayan bir
söz yaşı misali.

kaçamak kalp atışlarındaki
muazzam resitaldesiniz şimdi,
her sesten korkarak
arkasına saklandığınız köşelerden
iki yüzlülük aynasında
başrol oynarken...

her harfte bir çıkmaz savuruyorum şimdi
delicesinde durmayan bir hiç bu,
sözler ölüm, ölüm yazın, yazın hayat bana
ve o hayatın köşesinden
cesurca tutabilmek var
kayıtsızca.

ruhlarımızla saklambaç oynadığımız
eski bir sokaktayız beraberce
ben ebelenmeye hevesli
sizler saklanmaya
ama ruhlar avans vermiş haberimiz yok.

saklanma zamanı şimdi
modern zamanlar adı
ruhlarımızdan köşe bucak kaçtığımız
bir ilüzyon kabı.

yağmur damlasında suyuz şimdi,
susuzluktan kavrulsak da
etrafımıza bakamayacak kadar
kirli.

her adımdaki çekingenlikte
yavaş yavaş yokuz...

Hiç yorum yok: